9 Kasım 2017 Perşembe

ÜNİTER "DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİ" SİSTEMİNDE GERÇEK MUHALEFET, ŞEFFAF DENETİM, DEMOKRASİ VE “GÖLGE KABİNE” UYGULAMASI

ÜNİTER DEVLET SİSTEMİNDE GERÇEK MUHALEFET VE “GÖLGE KABİNE” UYGULAMASI

ZAFER ÖZDEMİR (11 Aralık 2013)
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Siyaset ve Uluslararası İlişkiler
Demokratik yönetim sistemlerinde, seçimler sonucunda en yüksek oyu alan parti veya partiler hükümeti kurarak iktidar olurlar. İktidara göre daha az oy olan parti veya partilerde muhalefet kurumunu oluştururlar. Yine parlamenter sistemlerde yasamanın dolayısıyla, muhalefetin hükümeti denetlemesi anayasal bir haktır. Ancak etkin bir muhalefetin ölçütü yalnız anayasal hakkı kullanarak siyasi arenada yer almak değildir.
Çünkü muhalefet yapılırken tek başına kullanılan anayasal hak iktidarın alternatifi olmak ve bir sonraki seçimleri kazanmak için yeterli değildir. İşte çalışma tam bu noktada önem kazanmaktadır. Çalışma iktidarın alternatifi olabilmek ve sıradaki seçimleri kazanabilmek için klasik muhalefet anlayışından sıyrılarak “Gölge Kabine” uygulamalarının önemini analiz etmektedir.
Sonuç olarak çalışmanın etkin muhalefet olabilmenin ölçütü olarak “Gölge Kabine” anlayışının muhalefetin takip etmesi gereken yöntemlere katkı sunabileceği düşünülmüştür. Çalışma bu bağlamda muhalefetin tanımını, çeşitlerini, Gölge Kabinenin önemini, görevlerini ve Türkiye ile İngiltere üzerindeki yansımalarını irdelemektedir.
MUHALEFETİN TANIMI VE MUHALEFET ÇEŞİTLERİ
Muhalefet kelime kökü olarak bir tutuma, bir görüşe, bir davranışa karşı olma durumu, aykırılık anlamlarını taşımaktadır. Arapça menşeli bir terimdir. Kavramı biraz daha açtığımızda karşı görüşte, tutumda olan kimseler topluluğu ve demokraside iktidarın dışında olan parti veya partiler tümceleriyle karşılaşıyoruz. (Tdk güncel Türkçe sözlük)
Bu tanımlamalar ışığında siyasal muhalefet kavramına bakacak olursak; Durç tarafından şöyle tanımlanmıştır.  “ Muhalefet; karşısındaki kuruma, yapıya mekanik olarak sahip çıkarak uygulama biçim ve düşüncelerine tepki göstermektir. “ (Durç, 2010, s.63). İktidarın halk merkezli bir kaynak olduğunu söyleyen Durç bu nedenle devleti yönetmeye talip olan iktidar partilerinin de muhalefet partilerinin de kaynakları aynıdır. O halde “devlet gemisini yürütenler, karşılarında kendi hareketlerini tenkit eden, kendi felsefesini beğenmeyen ve kendilerinin yerine iktidara geçtikleri takdirde daha isabetli bir program tatbik edeceklerini ileri süren siyasi teşekküllere hürmet etmelidirler.” (Durç, 2010, s.63).
Durç’un son tanımında muhalefetin yapıcı tarafı karşımıza çıkmaktadır. Muhalefet bu yapıcı politikalarla bir taraftan iktidarı ikaz edecek, diğer taraftan ise; iktidara oy vermiş seçmenlerin oylarına talip olduğunu ifade edecektir. Bu bağlamda toplumsal sorunlara alternatif çözümler geliştirerek iktidara hazır olduğunu gösterecektir. (Arslan, 2009.). Ancak demokrasinin sözde değil özde benimsenmiş bir yönetim biçimi olduğunu ortaya koymak demokratik cumhuriyetlerde oldukça önemlidir. Bu elzem durumu İpek şöyle ifade ediyor. “Bütün yönetimlerde iktidar oluyor ama, muhalefet sadece demokrasilerde bulunmaktadır. Muhalefeti çok iyi koruyup kollamamız lazım” (İpek, 2011). Ülke vatandaşlarının çoğulcu özgür iradeleri ile katılımcı olarak yönetim ve denetim süreçlerinde tam manada temsil edilebilmelerinin göstergesi güçlü bir muhalefet makamından geçmektedir. Turgut “Siyasal muhalefet demokrasinin onsuz olmaz unsurudur.” Söyleminde bu yapısal durumun altını çizmektedir. (Turgut, 2011).
Bu açıklamalar ışığında muhalefet çeşitlerini irdelemeye çalışalım. Bu denetleme politikalarını şöyle sıralayabiliriz; a-) Katı Rekabetçi Muhalefet, b-) İşbirliğine Dayalı Muhalefet ve c-) Rekabetçi ve İşbirliğine Dayalı Muhalefet.
A. KATI REKABETÇİ MUHALEFET
Katı rekabetçi politikaların temeli, hükümete ve iktidar partisine kesin tavır takınmak anlamında tutum ve davranışlara dayanmaktadır. Bu politikaların uygulamasında siyasi yönetim sistemi benimsenmektedir. Politikaların genel çizgisi hükümete her hangi bir konuda düzeltme yapma güdüsünü ortaya koymadan yürütülmektedir. Bir sonraki seçimi kazanabilmenin hırsıyla gerek mecliste gerekse de meclis dışında iktidar ile mücadele etmek ana politika olarak kabul edilmektedir. (Arslan, 2009).
Yapıcı politikalardan uzak olan katı rekabetçi muhalefet anlayışı aynı zamanda meclisin etkinliğinin ve aktif çalışmasının önüne geçmektedir. Meclisin sadece kürsüden seçmenlere seslenilen ve alternatif politikalar geliştirmeden karşıt durumların dile getirildiği bir çatı olarak ortaya çıkmasına sebebiyet vermektedir.
Yapısal nitelikte hedefi bulunmayan muhalefet partisinin bütün mücadelesi iktidarı ele geçirmeye yöneliktir. Bu mücadele kapsamında muhalefet partisinin belirgin bir politikayı gerçekleştirme arzusu yoksa, bu minvalde iktidarın politikasını değiştirmede söz konusu olmayacağından iktidara karşı yalnızca muhalefet etmek için muhalefet yapmış olur. (Kirman, 2006). Katı rekabetçi muhalefet politikalarının sonucunda muhalefet partisi anayasanın kendisine vermiş olduğu hükümeti kontrol etme görevini de tam olarak yerine getiremeyecektir. Muhalefetin bu ihmali iktidarın denetlenmesini ve ülkenin daha iyi yönetilmesini de engellenmiş olacaktır. (Arslan, 2009).
B. İŞBİRLİĞİNE DAYALI MUHALEFET
İşbirliğine dayalı muhalefet anlayışı, katı rekabetçi muhalefet politikalarının tam aksine bir sonraki seçimi kazanmaya odaklanmak yerine, tamamen kendi parti politikaları doğrultusunda, iktidarı etkileme ve yönlendirmeye yönelik yürütülmektedir. Bu politikaların amacı hükümeti meclis çalışma alt komisyonlarında ikna ederek uzlaşmaya zorlamak ve parti programlarının bir kısmını iktidara kabul ettirerek uygulanmasını sağlamaktır. (Arslan, 2009).
Ayrıca bu uygulamanın iktidar ile muhalefet arasında karşılıklı rol çalma sahnelerini doğurması sebebiyle, demokratik yönetim sistemlerinde seçmen tarafından muhalefetin var olma sebebinin sorgulanmasına sebebiyet vermektedir. Uygulamanın bir başka etkisi ise; seçmenler nezdinde iktidar politikalarının doğru olduğu izlenimini doğurmasıdır. Bu izlenim neticesinde seçmenlerin bir sonraki seçimlerde alternatifsiz bir ortamda tekrar iktidar partisine doğru yönlenmesi kaçınılmaz olmaktadır.
Yine işbirliğine dayalı muhalefet anlayışında da katı rekabetçi muhalefet politikalarında olduğu gibi muhalefet anayasal hakkını sınırlı oranda gerçekleştirmiş olacaktır. (Arslan, 2009).
C. REKABET VE İŞBİRLİĞİNE DAYALI MUHALEFET
Diğer iki muhalefet anlayışının karma bir şekilde yer aldığı rekabetçi ve işbirliğine dayalı muhalefet politikaları mevcut siyasal rejimde ve sosyo-ekonomik düzende ister radikal olsun ya da olmasın sonuç itibariyle bir değişikliği amaç edinen muhalefet tarzıdır. Batı demokrasilerinde, içinde bulunulan mevcut düzeni kabul edip, kısmi reformlar aracılığıyla yurttaşların yaşam düzeylerinin yükseltilmesini savunan sosyal demokrat partiler bu muhalefet anlayışını benimsemektedirler. (Kirman, 2006).
Bu karma politikalarda diğer iki anlayışta vurgulanan muhalefetin bir sonraki seçimlerde iddialı olabilmesi için yapılan uygulamaların tam tersine orta bir yol izleyerek seçmenlerin nezdinde onların güvenini kazanarak ikna etmesi gerekmektedir. Yine muhalefet bu orta yolu izlerken bir yandan iktidarı yapıcı politikalarla uyaracak, diğer taraftan ise; ülke sorunlarına alternatif çözümler üreterek iktidara hazır olduğunu gösterecektir. Bu noktada diğer iki anlayışta sınırlı oranda gerçekleştirilen anayasal hak bu karma modelde daha ikna edici bir şekilde yerine getirilmiş olacaktır. (Arslan, 2009).
Bu rekabetçi ve işbirliğine dayalı muhalefet anlayışı sonucunda artık muhalefet seçmen nezdinde izlenen ve hayata geçirmek istediği bu karma politikaları hangi kadrolarla gerçekleştireceği takip edilen bir  parti konumunda olacaktır. İşte bu kapsamda muhalefetin, çalışmamızın ana omurgasını oluşturan Gölge Kabine uygulamasını başlatması gerekmektedir.
ETKİN BİR MUHALEFET OLABİLMENİN ÖLÇÜTÜ; 
GÖLGE KABİNE
Gölge Kabine, parlamenter yönetim sistemlerinde seçimlerde oy kaybına uğrayarak muhalefet konumuna düşen partilerin, anayasal görevleri olan hükümeti denetlemek için başvurdukları yöntemlerden biridir.
Gölge Kabine uygulaması özellikle demokrasinin beşiği sayılan İngiltere’de bir gelenek haline gelmiştir. (Kayalar, 2002). Kayalar Gölge Kabinenin tanımını şöyle yapmaktadır. “Bazı Batılı ülkelerin siyasi hayatında, iktidara en yakın talip olan kuvvetli bir muhalefet partisi, hükümeti daha iyi ve ayrıntılı denetleyebilmek amacıyla kendi içinde bir nevi hükümet gibi her bakanlığın işlerini yakından izleyen elemanlardan oluşan bir çalışma grubu kurar ki buna genellikle “Gölge Kabine” denir. Böylece, bir yandan muhalefet denetimi yapılırken, bir yandan da iktidara gelinmesi halinde lazım olacak hükümet elemanları hazırlanmış olur.” (Kayalar, 2002).
İngiltere’de parti sistemi iki partiden oluşur. Çoğunluğu kazanan parti hükümeti kurar, akabinde diğer parti veya partiler muhalefeti oluşturur. Muhalefetin elinde iktidar partisinin hazırlamış olduğu hükümet programına karşılık hazırlanmış bir program bulunmaktadır. Muhalefet iktidarın politikalarına alternatif olarak hazırlamış olduğu bu program sayesinde hiçbir zaman zayıflamaz ve “Majestelerinin Muhalefeti” ismini alır. Bu vasfından dolayı muhalefet partisi başkanı ayrı bir maaş alır ve kurmuş olduğu gölge kabineye başkanlık eder. (Mutlu, 2005).
Kayaların gölge kabine tanımının bir başka yönü iktidara hazırlıktır. Diğer bir deyişle muhalefet konumundayken gölge kabine üyesi olanlar, iktidar olunması halinde bakanlıklara atanırlar. Bu tezin bir örneği; 1995 yılında İngiltere’de Tony Blair!in muhalefet lideri iken oluşturduğu gölge kabinenin, bazı üyelerinin 1997 yılında iktidara gelince hükümet kabinesinde yer alması şeklinde görülmüştür. Uygulamaya ilişkin örnek Tablo 1’de verilmiştir. (Kayalar, 2002).
TABLO: 1
İngiltere’de 1995 Yılındaki Gölge Kabine Üyeleri ve 1997 Yılındaki Bakanlar
Görevi
1995 Yılındaki Gölge Kabine
1997 Yılındaki Hükümet Kabinesi
Başbakan
Tony Blair
Tony Blair
Başbakan Yrd.
David Blunkett
David Blunkett
Sağlık
Harriet Harman
Alain Milburn
Dış İşleri
Robin Cook
Robin Cook
Lordlar Kamarası
Lord Irvine
Lord Irvine
Sosyal Güvenlik
Chris Smith
Aliester Darling
Hazine
Andrew Smith
Andrew Smith
Savunma
Paul Murphy
Geof Hoon
Galler
Ron Davies
Paul Murphy
Gölge kabinenin dolayısıyla muhalefetin öncelikli görevleri şöyle sıralanabilir; a-) hükümeti kontrol etmek, b-) hükümeti yönlendirmeye çalışmak, c-) geniş toplum kesimleriyle ilişkileri geliştirmek, d-) edinilen deneyimlerle parti programındaki eksiklikleri gidermek, e-) seçimleri kazanma olasılığı durumunda hükümeti her an üstlenmeye hazır halde beklemek. (Arslan, 2009).  Şimdi de bu görevleri sırasıyla analiz etmeye çalışalım.
1. HÜKÜMETİ DENETLEMEK
Muhalefet bir taraftan hükümetin siyasi icraatlarını gölge kabine uygulaması ile takip ederken, diğer yandan iktidarın yasama ve yürütme üzerinde baskın olması sebebiyle elinde toplanmış olan siyasal gücü otoriter bir sistem lehine kötüye kullanmaması için teyakkuz halinde olması gerekmektedir. Bu sebeple muhalefet önemli bir denetim ve frenleme işlevine sahiptir. (Yıldız, 2013).
Yürütme organı, hiyerarşik otorite bakımından kamu yönetiminin tepesinde yer alması nedeniyle, denetim mekanizmasının işlemesi bakımından en uygun konumdadır. (Eryılmaz, 2012). Muhalefet hükümeti denetleme görevini anayasa gereği; yazılı ve sözlü soru önergeleriyle, meclis araştırması, genel görüşme, gensoru ve meclis soruşturması yollarıyla gerçekleştirebilmektedir. (Eryılmaz, 2010). Bunlara ilave olarak yasama organının dolayısıyla muhalefet kurumunun bir diğer denetim aracı ulusal bütçelerin yapılması ve onaylanması sırasındaki yasama faaliyetleridir.
Muhalefet bu denetim araçlarından derlediği bilgileri gölge kabinesine bağlı çeşitli çalışma alt gruplarına sevk ederek analiz etmeli ve bu bilgiler kapsamında iktidarın hükümet programına karşılık alternatif politikalar belirleyebilmelidir. Hazırlanan raporlar parti teşkilatlarıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla ve kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Daha sonra bu kesimlerin geri dönüşleri dikkate alınarak raporlara nihai halleri verilmelidir. Muhalefet bu raporları zamanı geldiğinde, meclisteki platformlarda dile getirerek yazılı ve görsel medyada paylaşmış olacaktır. Bu paylaşım sonucunda hükümet üzerinden kamuoyu baskısı oluşturabilecektir. Kurulan kamuoyu baskısı sayesinde hükümet kanun taslaklarını farklı bir şekilde hazırlamayı düşünmüş olsa bile yeniden şekillendirmeye zorlanmış olacaktır. (Arslan, 2009).
2. HÜKÜMETİ YÖNLENDİRMEYE ÇALIŞMAK
Muhalefet sahip olduğu oy tabanına ait seçmenlerinin ve kendisini iktidara taşıyacak olan oy alamadığı diğer yurttaşların, çıkarlarını, taleplerini yerine getirip onların haklarını savunabilmek için imkanlar ölçüsünde ve alternatif politikaları doğrultusunda hükümeti etkilemeye ve yönlendirmeye çalışmalıdır.
Muhalefet bu etkileme ve yönlendirme çalışmalarını yürütürken, inandırıcı olmalı ve argümanlarını hukuki zeminlere oturtmalıdır. Kullanacağı üslupta popülist yaklaşımlardan kaçınarak, ikna edici bir iletişimi benimsemelidir. Bu çerçevede meclis kürsüsünden yönelteceği eleştirileri, seçmenleri başta olmak üzere, STK ve diğer toplum kesimlerinin düşüncelerine tercüman olmalıdır. (Arslan, 2009).
Tabiî ki bu üslup uzun soluklu ve özveri gerektirecek çalışmalar gerektirmektedir. Zira bu tarz bir çalışmayı ancak profesyonel çalışan bir gölge kabine gerçekleştirebilir. Yürütülen bu tarz muhalefet anlayışı seçmenlerin beğeni ve takdirini kazanmış olacağından seçmene yatırım yapılmış olmaktadır. (Arslan, 2009)
3. GENİŞ TOPLUM KESİMLERİYLE İLİŞKİLERİ GELİŞTİRMEK
Muhalefet iktidarın alternatifi pozisyonuna konumlanabilmek için; yürümüş olduğu yeniden yapılanma yolunda, think – tang kuruluşlarından, ticari kuruluşlara, dini örgütlenmelerden, eğitim ve kültürel çalışmalara kadar geniş bir yelpazede faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarıyla sağlıklı bir iletişim ağı oluşturarak farklı seçmen kitlelerine ulaşabilmelidir.
Bahsi geçen çalışmaların amacı, muhatap olunan kesimler ile parti arasındaki ilişkileri geliştirmek ve güvenlerini kazanabilmektir. Dolayısıyla bu bağlamda geniş toplum kesimlerinin desteğinin sağlanması durumunda, tarafların hükümet üzerinde baskı oluşturması ve muhalefet ile ortak hareket etmesi sağlanabilecektir. Böylece muhalefetin katılımcı demokrasiye olan katkısı kaçınılmaz olacaktır. (Arslan, 2009)
Ancak muhalefet bu kesimlerle çalışmalarını yürütürken ön yargılardan uzak bir şekilde, örgütlerin hedef kitlelerinin hassasiyetlerini dikkate almak suretiyle iletişimine devam etmelidir. Çünkü bu kurum ve kuruluşların var olma sebebi hedef kitlelerinin menfaat ve çıkarlarını koruyup gözetebildiği ölçüde anlam kazanmaktadır.
Muhalefet bu süreçte hassas bir yaklaşımı benimseyerek, mensuplarının kazanımları için hükümetin yanında yer alıp, ortak çalışmalar yapmak zorunda kalan, hatta bu sebeple muhalefetten uzak durmak zorunda kalan bu kesimlerin içinde bulundukları durumu yadırgamamalıdır.  Kısacası bu kesimlerin hükümete yakın duruşları doğal kabul edilmeli ve bu koşullar dikkate alınarak bu kesimlerle ilişkiler geliştirilmelidir. (Arslan, 2009).
4. HÜKÜMETİ ÜSTLENMEYİ HAZIR BEKLEMEK
Demokratik yönetim sistemlerinde, yapılan seçimlerin ardından meclis aritmetiğinde en çok sandalyeye sahip parti veya partilere seçmenler tarafından hükümeti kurma yani ülkeyi yönetme görevi verildiği kabul edilir. Buna nazaran iktidardan daha az bir oranda sandalyeye sahip olan muhalefet partisine ise; iktidar nezdinde yürütmeyi denetleme görevi verilir. Ancak muhalefet partisi mecliste bulunma sebebini yalnızca anayasal bir hak olan denetleme görevine indirgememelidir.
Muhalefet partisinin iktidarın icraatlarına karşı alternatif politikalar üretip her şartta hükümet olabilme sorumluluğuna sahip bir konumda hazır olarak beklemesi ülkenin siyasi belirsizliklere sürüklenmemesi açısından önem arz etmektedir. Arslan muhalefetin hazırlıklı beklemesinin şu nedenlerden dolayı önem arz ettiğini belirtmektedir. (Arslan, 2009).
“Hükümetin herhangi bir nedenden dolayı istifa etmesi veya meclisteki çoğunluğunu yitirmesi durumunda ülkede siyasi krizin yaşanmaması için muhalefetin hükümet boşluğunu hemen doldurur durumda beklemesi önem taşımaktadır. Bu nedenle muhalefetin hükümeti üstlenebilecek kadro ve programı ile hazır beklemesi gerekmektedir. Muhalefetin hükümeti üstlenebilecek konumda olması vatandaşlara güven verebilecek ve ülkede siyasi belirsizlik yaşanmayacaktır. “
“Muhalefetin hükümeti üstlenebilecek olması ekonomide psikolojik güven sağlayacaktır. Psikolojik güven ekonomik aktörler açısından önem taşımaktadır. Çünkü siyasi belirsizlikler yatırımları olumsuz etkileyebilmekte ve ülke ekonomik kayıp yaşayabilmektedir. Psikolojik güven ayrıca yabancı yatırımcıları da olumlu etkileyebilmekte ve ülke yabancı ülkeler nezdinde siyasi istikrar sunabilen bir görünüm sergileyebilmektedir. “
“Muhalefetin hükümeti üstlenmeye hazır konumda beklemesi vatandaşların siyasi yönetim sistemlerine olan güvenini de arttıracaktır. Hükümetin krize girmesi durumunda muhalefetin iktidarı sorunsuz bir şekilde üstleniyor olabilmesi vatandaşları karamsarlıktan uzak tutacaktır. Muhalefetin Gölge Kabinesini oluşturup etkin ve yapıcı çalışmalar yapması vatandaşları siyasi istikrar konusunda endişelendirmekten uzak tutacaktır."- “Böylece muhalefetin anayasal görevleri olan hükümeti kontrol etmenin yanında, siyasi belirsizlikleri ve siyasi rejim krizlerini önlemek için hükümeti üstlenebilecek konumda hazır beklemesi yerinde olacaktır.”
Çalışmanın bu aşamasında etkin bir muhalefet anlayışına sahip olabilmenin en önemli etmenlerinden biri olan “Gölge Kabine” uygulamalarının Türkiye üzerindeki yansımalarına değinmek istiyorum.
Gölge Kabine uygulamasının Türkiye’de batıya nazaran çok eski bir siyasi geçmişinin olmadığını Örmeci’ nin “Sosyal Demokrasi” adlı çalışmasına baktığımızda görebiliyoruz.
1989 genel yerel seçimlerinde Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) önemli bir zafere imza atarak, seçimlerden yüzde 28,7 oyla birinci parti olarak çıkmıştır. Ancak bir süre sonra SHP’li belediye başkanlarının isimleri birbiri ardına gelen skandallara karışacaktır. Bu durum bırakın partinin oyunu arttırmayı, partinin isminin ciddi bir şekilde lekeleyecektir. Akabinde 1990 yılında yeni oluşturulan belediyeler için yapılan ek seçimlerde SHP oyu yüzde 12’ ye iniyor fakat beklenmedik bir şekilde Demokratik Sol Parti (DSP) yüzde 31,2 oy almayı başarıyordu. İşte SHP Türk siyasetinde yaşanan bu gelişmeler üzerine muhalefet partisi olarak Anavatan Partisi (ANAP) iktidarına karşı Türkiye’de daha önce uygulanmamış olan çağdaş bir çalışmayı gündeme getiriyor ve parti içerisinde “gölge kabine” kuruluyordu. Kurulan gölge kabine vasıtasıyla partinin muhalefet etkinliklerine ciddi bir boyut getiriliyordu. Türkiye’nin kurulan bu ilk gölge kabinesinde; İstemihan Talay, Hikmet Çetin, İsmail Cem, Fikri Sağlar gibi tanınmış sosyal demokratlar yer alıyordu. Yürütülen gölge kabine çalışmaları tüm iyi niyetine karşın, medyatik olmaktan öte geçemeyip her hangi bir işlev yapamamıştır. Kısa bir süre sonra çalışmanın durdurulmasıyla Türkiye’nin ilk gölge kabinesi dağılma sürecine girmiştir. (Örmeci, 2010).
Türkiye’de 1990 yılında denenip ancak akıbeti kısa süren gölge kabine anlayışını Gürseler “Eksiksiz Demokrasi İçin Öneriler” adını verdiği makalesinde biraz daha ileri boyuta taşıyarak yalnız muhalefet partisinin değil iktidarında gölge kabinesi olması gerektiğini söylüyor. Bir oluşumun gerçek manada siyasi parti olup olmadığını gösterme açısından gölge kabine uygulaması büyük önem arz etmektedir. Gölge kabinesi olmayan muhalefet partisi olur mu; Türkiye’de oluyor. Aslında gölge kabine uygulamasını muhalefet partisi ile sınırlamamak gerekir. Çünkü siyasi konjonktürde kimin ne zaman iktidar, kimin ne zaman muhalefet olacağı belli değildir. Bu noktada iktidardaki siyasi parti dahil bütün partilerin gölge kabinesi olması gerekir. (Gürseler, 2011). 
Gölge kabine uygulaması partilerin olası bir iktidara gelme durumunda hazırlıklı olması noktasında büyük faydalar sağlıyor. Uygulama sayesinde partiler hangi bakanlığa hangi parlamenteri atasam telaşına kapılmıyor. Gölge kabine anlayışında, bakan olarak atandığı alanda daha önce hiç çalışmamış ve projeler geliştirmemiş olan deneyimsiz, liyakat sahibi olmayan siyasilerin bakan olmasının önüne geçilmiş oluyor. Uygulamanın batıya dönük yüzüne baktığımızda 2010 yılında İngiltere’de muhalefetteki partinin gölge içişleri bakanı adının bir eşcinsel skandala karışması üzerine gölge kabinedeki görevinden istifa ettiğini görüyoruz. Kısacası gölge bakanlık batıda istifa edilebilecek derecede bir makam olarak muamele görmektedir. Burada atlanılmaması gereken, işlevli bir gölge kabine hedefleniyorsa bu gölge kabinenin sadece bakanlarla sınırlı kalmaması gerekir. Gölge kabine her şeyden önce partinin kurumsallaşmasına hizmet etmektedir. Öncelikle partinin kendi bünyesinde bütün bakanlıkların ilgili birimlerini kurması, sonrasında ise; kadrolu maaşlı çalışanlarıyla birlikte politikalar üretmesi gerekmektedir. Böylelikle parlamenterler uzmanı oldukları veya olmaya çalıştıkları gölge bakanlığa atanacak ve iktidar olduklarında ülke meselelerine karşı büyük oranda tecrübe sahibi olacaklardır. (Gürseler, 2011).
SONUÇ
Etkin bir muhalefet olabilmenin ölçütü “Gölge Kabine” uygulaması anlatılırken tanımlayıcı bir yöntem kullanılmıştır. Bu noktada öncelikle kavramlar tanımlanarak sonrasında muhalefet çeşitlerinin neler olduğu belirtilmiştir. Daha sonra sağlıklı bir muhalefetin profesyonel çalışılabilecek ekiplerle mümkün olabileceği anlayışı öne çıkartılmıştır. Çalışmanın ilerleyen safhalarında Türkiye’de muhalefet partileri başta olmak üzere siyasi partilerin gölge kabine modelini uygulamadıkları, buna keza batıda özellikle İngiltere’de oldukça yaygın bir uygulama olduğu görülmüştür. Ayrıca çalışma bir diğer öne çıkan sonucuyla; gölge kabine uygulamasının muhalefet partilerine tecrübe kazandırdığı ve anayasal görevleri olan hükümeti kontrol etmenin yanında alternatif politikalar üreterek iktidar olmak üzere hazır konumda beklemeleri gerektiğini ortaya koymuştur.
KAYNAKÇA
Arslan, R. (2009). Parlamenter yönetim sisteminde gölge kabineli muhalefet, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 11.(2).
Durç, A. (2010). Türk muhalefet gelenğinde Demokrat Parti, Mukaddime Dergisi, 1,(2010).
Eryılmaz, B. (2010). Bürokrasi ve siyaset bürokratik devletten etkin yönetime. (4. bs.). İstanbul. Alfa Yayınları.
Eryılmaz, B. (2012). Kamu yönetimi. (5. bs.). Kocaeli. Umuttepe Yayınları.
Gürseler, İ. (2011). www.gurselertufan.av.tr , Eksiksiz demokrasi için öneriler, Erişim Tarihi: 1 Aralık 2013.
İpek, H. (2011). www.dha.com.tr, Muhalefeti çok iyi koruyup kollamak lazım,  Erişim Tarihi: 1 Aralık 2013.
Kayalar, M. (2002). Yönetim ve yönetici geliştirme amacıyla gölge yönetim konseptinin incelenmesi ve işletmelerde uygulama olanaklarının araştırılması, yayınlanmamış doktora tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Isparta.
Kirman, E. (2006). Çok partili döneme geçiş süreci ve Türk siyasal kültüründe muhalefet olgusunun gelişimi 1946-1950, Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Isparta.
Mutlu, A. (2005). Kurumsallaşmış demokrasilerdeki siyasi partiler sistemi ile ülkemizdeki siyasi partiler sisteminin karşılaştırmalı değerlendirmesi ve özgün model arayışları, Yayımlanmamış uz. tezi, İçişleri Bakanlığı, Ankara.
Örmeci, O. (2010). ydemokrat.blogspot.com, Türkiye’de sosyal demokrasi, Erişim Tarihi: 1 Aralık 2013.
Tdk Güncel Türkçe Sözlük, www.tdk.gov.tr, Erişim Tarihi: 1 Aralık 2013.
Turgut, N. (2011). Siyasal muhalefet onsuz olmaz unsurudur, Atılım Üniversitesi.
Yıldız., H. (2013). Türkiye’de parlamentarizm uygulamaları, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 4.(1).
***
CHP TARAFINDAN AÇIKLANAN "GÖLGE KABİNE MODELİNE" İLK YORUM VE KATKILAR!..
CHP, bakanları adam adama markaja alacağı gölge kabine modeline geçiyor. Peki hayata geçirilmesi planlanan bu modelle ilgili kim ne dedi? (GÜNCEL. 21 Temmuz 2011 Perşembe Haber: ARZU ERDOĞRAL)
CHP, GÖLGE KABİNE MODELİNE GEÇİYOR.
CHP bu uygulamayla bakanları adam adama markaja alacak. Konu ile ilgili konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin,  “Laf olsun diye gölge kabine kurmayacağız. Kabine üyelerini artık gölge gibi takip edeceğiz. Gölge kabine sayesinde artık mağdur veya şikâyetçi vatandaşın bir muhatabı olacak. Türkiye’de yeni bir muhalefet anlayışını hayata geçireceğiz” dedi. CHP’nin hayata geçirmeyi planladığı yeni hedefini farklı kesimlere sorduk. İşte yanıtlar…
GEÇ KALMIŞLARDI…
AK Parti Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaş İyi yada kötü yaparlar bizim iktidar partisi olarak bir şey söylememiz uygun değil. Bir yola çıkmışlar. Bugüne kadar yapmamaları büyük bir eksiklikti. Geç kalmışlardı. Başarılar diliyoruz kabinelerine!  
HEM CHP HEM TOPLUM AÇISINDAN FAYDALI OLUR
AK Parti Rize Milletvekili Nusret Bayraktar İyi niyetli çalışma olduğu sürece demokratik toplumlarda; sivil toplum hareketlerinin, muhalefetin yapıcı eleştirileri ve fikir üretmeleri faydalı olur. Muhalefetin kendine özgü "ben hükümet olsam şunu şöyle yaparım" demesi öneriler açısından faydalı olur. Aslında iktidarın çalışmalarına da güç katar. Böylece iktidar daha titiz, daha dikkatli olur. Bizim zaten çalışma anlayışımız, çıtamız çok yüksek. Daha yükseklere götürebilme açısından bir hizmet yarışı olur. Bu yarışta da iktidarın bu faaliyetlerine bir başka siyasi partinin ulaşması mümkün değil. Hayal edecekler, onların hayal ettikleri ise bizim yaptıklarımız kadar olur ancak. Biz 2023 vizyonu ile ülkenin gelecek temellerine hazırlık yapma çalışmalarını yürütürken onlar bizim yaptığımız çalışmaların programlarını alabiliyorlar. Bizi takip etmeleri bir gelişme aslında… Bu muhalefetin alternatif bir hükümet çalışması içerisinde olduğunu gösterir. Yapacakları bu tür çalışmalar hem CHP hem toplum için faydalı olur diye düşünüyorum.
GÖLGE ETMEYİN BAŞKA İHSAN İSTEMEZ
Zaman Gazetesi Köşe Yazarı Hüseyin Gülerce CHP’liler gölge kabine kurarlarken bu işi sırf muhalefet etmek için yaparlarsa o zaman da atasözünde olduğu gibi “gölge etmeyin başka ihsan istemez” denilebilir.  Aslında batı demokrasilerinde böyle bir uygulama var. Bu kapsamda bütün ana muhalefet partileri ciddi bir çalışma yaparak, halkı bilgilendirmek için gölge kabineler kuruyor. CHP bu işi sırf hükümetin açıklarını arama yeni polemikler gündeme getirme gibi bir anlayıştan uzak olarak yapabilirse faydalı olur.    
POZİTİF MİSYON İKTİDARA KATKI SAĞLAYABİLİR
Bugün Gazetesi Köşe Yazarı Ahmet Taşgetiren Ana muhalefet partisinin böyle bir yapılanmaya gitmesini çok doğru buluyorum. Ama muhalefette anlamsız olan boykottu. Halkın ana muhalefet olarak görevlendirdiği bir partinin meclisi boykot gibi bir tercih de bulunması kabul edilemez bir şeydi. Fakat daha sonra ana muhalefet bundan vazgeçti; meclise girdi, yemin etti. Ana muhalefetin görevlerinden biri; Hükümetin icraatını denetlemek, ikincisi kendini iktidara hazırlamaktır. Normalde ana muhalefet yakın iktidar olarak görülür. Fakat CHP oy tabanı itibariyle iktidar olabilir mi? Yakın gelecekte iktidar alternatifi midir? Bu gibi sorular genelde olumlu cevaplandırılamıyor. Yakın veya uzak gelecekte CHP'nin tek başına iktidarı akla gelmiyor. Her şeye rağmen kendisini bakanlıklar seviyesinde ülkenin meselelerini anlamaya, değerlendirmeye, alternatif görüşler geliştirmeye yöneltmesini doğru buluyorum. Aslında kategorik karşı çıkmalar yerine daha pozitif bir muhalefetten söz edilebilir. Alternatif düşünceler üretebilir. Türkiye dünyada etkinliği artan bir ülke olduğu gibi bir yandan da sorunları olan bir ülke… Bu sorunların çözümünde de iktidarı tek başına bırakmak ana muhalefet stratejisi olarak görülmemelidir. Pozitif yönde muhalefet misyonu ifa edilebilir. Diyelim Kıbrıs sorununda, dünyadaki ekonomik bunalımında, Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerinde, terör konusunda çok hayati problemler var. Artı bölgenin çok hayati sancıları var. Bunun içinden yürüyerek Türkiye kendisine dünyada etkin bir rol arıyor. Ben ana muhalefet pozitif misyonunun iktidara katkı olabileceğini düşünüyorum.
GÖLGE KABİNE İLE BU İŞİN YÜRÜYEMEYECEĞİ CHP TARAFINDAN SÖYLENMESİ GEREKEN BİR SÖZ!
Gazeteci Yazar Fikri Akyüz Gölge kabine açıklanmadan önce CHP şöyle bir karar almıştı. Milletvekili çıkaramadığı yerlerde bazı milletvekillerini görevlendirdi. Örneğin Ankara Milletvekili Mardin'de sorumlu olacak diyerek bir çalışmaya gitti. Bu işin aslında tabiatına aykırı... Çünkü milletvekilleri her yerden sorumludur. Gölge kabinesi için ise şunu söylemek istiyorum. “Gölge etmeyin başka ihsan istemem.” Özellikle Milli Eğitim Bakanlığı'nda Muharrem İnce, Nur Serter gibi isimlerin söylenmesi tamamen faciadır. Nur Serter'in neler yaptığını biliyoruz. Muharrem İnce'nin de öğretmen kökenli olmasına rağmen Milli Eğitim gibi çok önemli bir meselede tamamen ideolojik yaklaşımlarla meseleye bakıyor oluşu ciddi bir sorun. Bunun dışında gölge kabineyle ilgili söylenebilecek olan şu; birtakım gölge bakanların adı geçiyor, bu bakanlardan bazıları başbakan yardımcısı olarak gözüküyor. Tek tek isimlere baktığımızda birçoğu ideolojik takıntısı son derece yüksek olan isimlerden müteşekkil... Çok azda olsa meselelere akli yönden bakan kişiler var. Fakat kamuoyunda Süheyl Batum gibi, Nursel Serter gibi ideolojik çerçeveden bakan kişilerde yer alıyor. Gölge kabine meselesi yıllardır hep tartışılır. Gölge kabine staratejik açıdan da yanlış aslında. İktidar partisinde, birtakım bakanlar atanır. Bakan olamayanlar bakanlık beklentisi içinde olur. Bu nefsanî bir şey… Dolayısıyla kimse sesini çıkarmaz. Bir muhalefet partisinin gölge kabine oluşturması durumu da gölge kabineye giremeyen milletvekilleri açısından ciddi bir rahatsızlık oluşturur. İktidar değil ki 3 ay sonra kabine değişirse bende gelirim düşüncesiyle bir beklenti içine girmiş olsun! Gölge kabine Avrupa'da uygulanabilir. Çünkü halklar ve milletvekilleri arasında demokratik kültür yaygın. Meselelere ülkenin çıkarlarıyla ilgili bakma açısı olduğu için Avrupa'da işliyor. Ama Türkiye'de dediğim gibi iktidar olmakla birlikte insanların nefsani duyguları kabarır. Bunu yadırgayamazsınız. Mühim olan bunu eyleme sokarken bir tavır göstermemektir. Milli Eğitim Bakanlığı'na kendini layık gören birisi iktidarda iken bakan olamamışsa çok fazla rahatsızlık duymaz. Türkiye koşullarında söylüyorum bunu. Muhalefetten birinin bakan olması çok ciddi bir rahatsızlık doğurur. Gölge kabine tamamı ile taktik ve stratejik yanlışlık meselesi. Gölge kabineyle bu işin yürümeyeceği CHP açısından söylenmesi gereken bir sözdür. Önemli olan iktidara gelebilmektir. Ben hiç kimseye gölge olmak istemem demesi lazım. Kendi açısından konjonktürün en müsait olduğu zaman bile iktidara gelemeyen bu partinin gölge kabine ile meseleleri çözümlemeye çalışması herhalde ters tepecektir.
EKSİKLİKLER VAR AMA DOĞRU BİR GİRİŞİM!
Gazeteport Yazarı Ahu Özyurt Fikir olarak uzun süredir CHP'nin içinde konuşulan bir konuydu. Modelin biraz İngiliz modeline yakın olduğu anlaşılıyor. Fikir babasının Prof. Dr. Sencar Ayata olduğunu tahmin ediyorum. Çünkü bu konular da o modeli en iyi bilen isim Sencar Ayata'dır… Anlaşılan o ki İngiliz modelini CHP üzerinde deniyor. İşçi Partisi modelinin egzersizini yapıyorlar. Fikir olarak doğru ve güzel… Fakat milletvekili ve bakanları tabandan kopuk çalışmaya sevk edecektir. Pek çoğu yeni milletvekili olan ve (bazıları partiye bile yeni girmiş isimler) kendileri mecliste AKP'nin performansına göre konumlandıracaklardır. Gerçek seçmenler yada ulaşmak istedikleri seçmenler dışında çok sağlıklı bir manevra olmayabilir. Doğal olarak CHP'yi defansif bir pozisyona çeker. Sadece hükümetin attığı adımlara karşılık verir. Anayasanın, demokratik açılımın konuşulacağı pek çok noktada açıkçası CHP'nin kendi içinden politika üretmesi bana göre gölge kabine veya bakan takibinden çok kendi öz politikasını belirlemesi açısından doğru olur. Aslında bu gölge kabine seçmen gözünde de büyük örneği kopyalamak gibi duracak. CHP seçmeni onlar ne yapıyorsa biz tepki veriyoruz gibi algılayacak. Tabi özgün metodlar üretebilirlerse parti içinde çok önemli bir egzersiz olabilir. Diğer milletvekillerinin bir kısmı yasama sürecinde çok yeni oldukları için belki bu dönem bu görevi almazlar. Ama Kemal Kılıçdaroğlu gerekirse kabineyi 6 ay sonra değiştirir. Yerine başka tecrübesi olan insanları alır. Meclis komisyonlarında ağırlık vermesini istediği kişileri meclis komisyonunda görevlendirir. Böyle de bir görevlendirme yapacağını görüyoruz. Elindeki insan havuzunu en iyi şekilde değerlendirecek gibi görülüyor. Sonuç itibarı ile İngiliz modeli bunu ağırlıklı olarak iki partili bir parlamentoda; yani Avam ve Lordlar kamarası olan bir parlamentoda kullanıyor. Şimdi TBMM'de 3 parti ve aynı zamanda oldukça karmaşık bir de bağımsız milletvekilleri grubu var. CHP'nin kendini gölge kabineyle tamamen AKP'nin kurduğu kabineye angaje etmesi diğer muhalefet partileriyle işbirliği alanını bana göre daraltır. Öte yandan onların kaygılarından faydalanma yada onların gündeme getireceği konuları takip etme refleksini de zayıflatabilir. Aynı zamanda tabanla irtibatın koparılması ve özgün bir politika üretilmesinin engellenmesine sebep verebilir.
CHP’NİN NE YAPACAĞINA CHP’LİLER KARAR VERİR
Akit Gazetesi Köşe Yazarı Abdurrahman Dilipak İyi bir adım ama nasıl yapacaklarına bağlı… CHP, bu konu hakkında eğer proje üretecekse (ki daha önce onları denediler ama söylemediler, bizim projemizi çalarlar diye... Nasıl bir siyaset anlayışıysa?) olumlu sonuçlar verir. Ama bir şey önermeyeceklerse, her şeyi eleştirmek insanları yoruyor, geri teper. Gölge bir kabine oluşturacaksanız kendi projenizi getireceksiniz. AK Parti’nin yaptığı anayasaya hayır demek, anayasa yapmak değil. Böyle değil şöyle olsun, sizin dediğinizin maliyeti bu, benim dediğimin şu tarzında bir haklılık mücadelesi yapmak gerekir. Ama CHP’nin bu zihniyetle yeni bir kabine oluşturması demek Bakanlıkların açığını yakalayıp bunu polemik konusu yapmak gibi bir anlam taşır. Bunun da bir faydası vardır aslında; AK Parti daha dikkatli çalışır, hareket alanı sağlanır. Necip Fazıl’ın bir sözü var; “Ey düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın. Gündüz geceye muhtaç bana da sen lazımsın” diye. Tabi burada konu düşman meselesi değil ama yıkıcı propagandanın iktidarın hem denetimini yoğunlaştıracağını hem de ona cevap verme adına daha aktif hale getireceğini düşünüyorum. Netice itibari ile CHP’nin ne yapacağına CHP’liler karar verir.
TOPLUM YARARINI GÖZETEN GERÇEK BİR MUHALEFET MODELİ DAHA İYİ OLUR
Yeni Şafak Gazetesi Köşe Yazarı Özlem Albayrak CHP, gölge kabine modeli ile muhalefet etme kararı almış. Bu kapsamda, kabine üyelerini gölge gibi takip edeceklermiş, bütün bakanlıkları takip etmek üzere de CHP’den bir isim belirlenmiş. Türkiye’de siyasal iktidarın en büyük handikabının;  karşılarında, tutarlı, faydalı, ayağı yere basan, ciddi bir muhalefet olmadığını düşünen biri olarak memnuniyetle karşılamam gerekirdi. Ama karşılayamıyorum, çünkü çok yakın bir zamana dek muhalefetten anladığı tek eylem, “çimlerin kesilme süresi hakkındaki kanun”u bile anayasa mahkemesine götürüp iptal ettirmek olan bir CHP’den söz ediyoruz. CHP’nin kemik geleneklerini değiştirmeye çalışan ama değiştiremeyen bir siyasal parti olduğu da seçim sürecinde kanıtlandığına göre, söz konusu durum “köstek olma işini abartma” olarak bile yorumlanabilir.   Kaldı ki, kabinenin eyledikleri ortada, bu eylemleri tek bir kişinin takibine tahsis etmek birincisi, “geride kalan CHP’li vekiller ne iş yapacak?” sorusuna yol açar, ikincisi CHP yönetiminin tek kişinin takibindeki hata payının çoğalacağını düşünmedikleri anlamına gelir. Bu yöntem bana kalırsa muhalefet etme biçimi filan değil, olsa olsa CHP’nin klasik göz boyamacılığının ürünü olan yeni bir strateji. “Bakın bakın milletin yararı için muhalefet görevimizi nasıl da yerine getiriyoruz” diye kendini gösterme çabası içine girmek yerine, eylemleriyle bunu ortaya koysalar ve toplum yararını gözeten gerçek bir muhalefete imza atsalar, daha iyi olurdu sanki. Umudum yok ama bakacağız.
DEĞİŞİKLİK POLEMİĞİ DEVAM ETTİREN İSİMLERLE YAPILIRSA BAŞARI GETİRMEZ
Siyaset Bilimci Dr. Murat Yılmaz Doğru bir model… Ana muhalefet partisinin hükümeti değerlendirirken birebir takip edecek olması önemli fakat bu iş iyi yapılırsa ortaya verimli neticeler çıkarılabilir. Hem ana muhalefet partisi açısından, hem kamuoyu açısından önemli. Hem de hükümettin ne yapıp ettiğini bu muhalefet karşısında açıkça ortaya koyabilir. CHP'nin böyle bir gayrete girmesi şu bakımdan önemlidir; CHP şimdiye kadar ideolojik gerekçelerle muhalefet ediyordu. Gölge kabineyle ideolojik gerekçeler ötesinde bir pratiği değerlendiren, ideolojik perspektifin ya da katı ideolojik perspektifin dışında bir şey yapabiliyorsa bu anlamlı olur. CHP'nin bugüne kadar yaptığı gibi; rejim ekseninde muhalefet ve polemiği devam ettirecek isimlerle bu değişiklik yapılırsa bir başarı getirmez. Sadece şimdiye kadar olduğu gibi CHP'nin bu rejim üzerinden yaptığı muhalefetin başarısızlığıyla sonuçlanır.
ON5YİRMİ5.COM - CHP'nin "Gölge Kabine Modeline" İlk Yorumlar!
kaynak: http://www.on5yirmi5.com/haber/guncel/olaylar/51208/chpnin-golge-kabine-modeline-ilk-yorumlar.html

15 Mayıs 2017 Pazartesi

GAZİ MECLİS VE ATATÜRK “ve emruhum şûrâ beynehum” (..İşleri de aralarında şûra iledir (Şûra, 38)

“VE EMRUHUM ŞÛRÂ BEYNEHUM”... 

Atatürk ün soyağacı
Tuncay DEĞİŞ 
(tuncay degis <tdegis69@yahoo.com>)
Atatürk kimin çocuğu?
“Lütfen sonuna kadar okuyun...”
Vasilis Dimitriadis, 1955-1984 yılları arasında Selanik’te bulunan Makedonya Devlet Arşivi’nin müdürlüğünü yapmış, Girit Üniversitesi’nden emekli olmuş 86 yaşında bir tarih profesörü.
2010 yılında 80 yaşındayken Yunanistan’daki arşivleri didik didik tarayarak yazdığı “Bir Evin Hikâyesi; Selanik’teki Mustafa Kemal Atatürk’ün Evi ve Ailesi Hakkında Türkçe ve Yunanca Belgeler” adlı çalışması Türk Tarih Kurumu tarafından altı yıl sonra basıldı. Aslında 6 yıllık bir gecikmeyle basıldı demek daha doğru.
Çünkü, Dimitriadis 2010 yılında kitabını yazdıktan sonra Selanik’teki Türkiye Konsolosluğu’na teslim etmiş, konsolosluk kitabı ve belgelerin yer aldığı cd’leri Dışişleri Bakanlığı’na, onlar da Türk Tarih Kurumu’na göndermiş. Kitap tarih kurumunun bilirkişileri, çevirmenler, sebebi belirsiz düzeltme talepleri ile altı yıl bekledikten sonra nihayet geçen yıl yayınlanabildi.
Gecikmenin sebebi meçhul. Ama üzerine az şey yazılmış bu kitap sayesinde ilk defa Atatürk hakkında “1881 yılında Selanik’te doğmuştur. Annesi Zübeyde Hanım, babası Ali Rıza Efendi’den” daha fazla şey biliyoruz artık.
Profesör Dimitriadis, Selanik Ahmed Subaşı Mahallesi Numan Paşa Sokak No: 6’daki meşhur Pembe Ev’in arşivlerde izini sürerken sadece evle ilgili değil, Atatürk ve ailesi hakkında da ilk defa ortaya çıkan ve bugüne kadarki pek çok şehir efsanesini bitirecek belgelere ulaşmış.
Öncelikle bugün Selanik’te hâlâ Atatürk’ün doğduğu ev olarak ziyaret edilen ama bazı yerlerde “aslında o Atatürk’ün evi değil, sonradan ona yakıştırılmış” denen ev gerçekten Mustafa Kemal’in doğduğu ev.
Evin bulunduğu semt Selanik’te Türklerin yaşadığı Bayır adı verilen bölge. Semtin adı Rumeli Beylerbeyi Koca Rasim Paşa’nın yaptırdığı camiden geliyor. Evin bulunduğu bölgede oturan erkekler genelde kereste işiyle meşguldüler.
Bu erkeklerden birinin adını iyi biliyoruz; Ali Rıza Efendi. Çocukluğumuzda okul köşelerindeki tek kare resmi dışında ilk defa bu kitapla Ali Rıza Efendi’yi biraz daha yakından tanımış oluyoruz. Kitaptaki emlak kayıtlarına göre onun da mesleği “Keresteci”. Ama daha ilginci kayıtlarda ilk kez Ali Rıza Efendi’nin 18. yüzyıla kadar uzanan şeceresi yer almakta. Şecereye göre Ali Rıza Efendi’nin babasının, yani Mustafa Kemal’in büyükbabasının adı Ahmed. Ali Rıza Efendi’nin büyük babasının adı ise Mustafa. Yani Mustafa Kemal’e dedesinin adı verilmiş.
Kayıtlarda Zübeyde Hanım’ı da daha yakından tanımamızı sağlayan bilgiler var.
Zübeyde Hanım’ın ailesi o çağa göre nadir olan kadınların iyi eğitim aldıkları bir aile. Babasının adı Ömer, eşinin adı Halil olan büyükannesi Emine, “Molla” sıfatıyla kayıtlarda yer alıyor. Bu dinî eğitim almış kadınlara verilen bir sıfat. Teyzesi Fatma da “Molla” olarak geçiyor. Zübeyde Hanım’ın annesinin yani Mustafa Kemal’in anneannesinin adı Ayşe, babasının yani Mustafa Kemal’in büyükbabasının adı ise Feyzullah (Onun babasının adı da İbrahim)
Zübeyde Hanım’ın meşhur kargaların kovalandığı çiftlik hikâyesinde geçen kardeşi, yani Mustafa Kemal’in dayısının adı ise Hüseyin Ağa. 1899’dan önce öldüğü dışında hakkında fazla bilgi yok…
Farsça “kasımpatı” anlamına gelen çok sık kullanılmayan bir isme sahip olan Zübeyde Hanım’ın belgelerde şahsi mührü de var. Mühürde “cüllat-i güldar-i Zübeyde” yazılı. Yani “İçinde kasımpatı çiçekleri olan palmiye yapraklarından yapılmış sepet.”
Kitaptaki belgelere göre 1875 yılından önce yapıldığı tespit edilen Pembe Ev’in ilk sahibi Ferhad oğlu İskender’dir. Evin üç el değiştirdikten sonra 1877 yılının Aralık ayında Hatice Zarife tarafından 52/72’lik hissesi Keresteci Ahmed oğlu Ali Rıza’ya satılır. Geri kalan hisseleri ise Mart 1878’de Feyzullah kızı Zübeyde alır. Kayıtlarda Zübeyde Hanım’ın eşinin adıyla değil de babasının adıyla geçmesinin sebebi evi satın aldıklarında belki evlenmemiş, belki nişanlı olmaları ya da kayıtlarla ilgili bir sorun olabilir. Ama 1878’de ev toplamda 13.500 kuruşa Ali Rıza Efendi ve Zübeyde Hanım çiftinin olmuş. Belediyeden bir mimarın gelip ölçülerini aldığını yine kitaptaki emlak kayıtlarından öğrendiğimiz ev, dokuz oda bir mutfaktan oluşan büyük bir konak ve 341 m2’lik bir arsa üzerine kurulu. Üç yıl sonra 1881’de bu evde Mustafa dünyaya gelecek ve sekiz yıl bu evde yaşayacaktır.
Yine kayıtlardan Ali Rıza Efendi ve Zübeyde Hanım’ın evlerinin hemen yanında beş odalı başka bir ev daha inşa ettirdiklerini de öğreniyoruz. Hatta bu mülkleri daha sonra aralarında paylaştırmışlar ama paylarını ortak kullanmaya devam etmişler. Ta ki 1887’ye kadar...
1887 yılında yani Mustafa Kemal 6 yaşındayken Ali Rıza Efendi hayatını kaybeder. Tam ölüm tarihi ve ölüm nedeni kayıtlarda mevcut değil ama mirasının “şeri mahkeme” tarafından tasdik edildiği 13 Nisan 1877’den önce vefat ettiği kesin. Keresteci Ali Rıza Efendi’nin mirası eşi, oğlu Mustafa ve kızları Makbule ile Naciye arasında bölüştürülmüş. Atatürk’ün az bilinen kız kardeşi Naciye’nin adı ise en son Ocak/Şubat 1888’de emlak kayıtlarında geçmiş. Kitaba göre muhtemelen bundan kısa bir süre sonra hayatını kaybetmiş.
Ali Rıza Bey’den kalan miras ailenin o günlerde maddi olarak zor günler geçirdiğini gösteriyor. Defni için 500 kuruş harcanan Ali Rıza Efendi’den Zübeyde Hanım’a 751 kuruş, oğlu Mustafa’ya mirasın yüzde 44’ü olan 1.929 kuruş ve iki kızına da 964’er kuruş kalmış. Tabii bir de ederi 35.010 kuruş olan bir ev. Ama kayıtlarda Ali Rıza Efendi’nin Selanik’teki “Stambul Çarşısı” esnaflarından Nuri Efendi’ye 28.800 kuruş borcu olduğu görülmekteydi. Nuri Efendi mahkemeye başvurarak Ali Rıza Efendi’nin, borca karşılık evini rehin olarak verdiğini iddia eder ve Pembe Köşk’ü ister. Mahkemede Zübeyde Hanım bu borcu inkâr eder. Mahkeme kayıtlarındaki belgede Nuri Efendi’nin bariz şekilde sarhoş olduğu ve mahkemeye sunduğu belgenin bağlayıcı olmadığı yazmaktadır. Sonunda mahkeme evin Zübeyde Hanım’da kalmasına karar verir. Ama Zübeyde Hanım eşinin vefatından kısa bir süre sonra küçük evi satar, büyük evi de rehin vererek Mustafa ve Makbule’yi yanına alıp Selanik yakınlarındaki Langaza’daki ağabeyi Hüseyin Ağa’nın yanına taşınır. Ama Mustafa’nın iyi bir eğitim sürmesini isteyen Zübeyde Hanım, onu yine Selanik’teki evlerine yakın teyzesi Fatma Molla’nın yanına gönderir. 1899’da annesi vefat eden Zübeyde Hanım’a teyzesinin oturduğu bu ev miras kalır. Ardından daha küçük bir eve geçerler, 1906’da aile tekrar Pembe Köşk’e döner. Bu arada 1908’de artık bir subay olan Mustafa Kemal’in de aynı mahalleden iki ev aldığını öğreniyoruz. İlginç detaylardan biri de Zübeyde Hanım’ın ikinci eşi Ragıp Abbas. Günün sonunda Selanik kaybedilince Zübeyde Hanım, üç evini bırakarak İstanbul’a gidiyor. Ama ikinci eşi Ragıp Abbas Selanik’te kalıyor. Evlerin mülkiyeti için dava açıyor ama kaybediyor. Evler önce terk edilmiş mallar olarak tescilleniyor, sonra başkalarına satılıyor. 1933 yılında Selanik Belediye Meclisi Pembe Evi satın alarak Atatürk’e hediye ediyor. Aslında satın aldıkları evin Zübeyde Hanım’ın mülkü olduğunu bilmeden... Kitap bir polisiye gibi bu evlerin izini sürüyor. Ama bence en dikkat çekici yeri Ali Rıza Efendi’nin mirasında bir miktar parası ve ev dışında sıralanan kalemler:
45 kuruş değerinde 6 sof ceket ve bir yelek
20 kuruş değerinde 1 köhne pantol
40 kuruş değerinde 1 palto
20 kuruş değerinde 1 sandık
5 kuruş değerinde Lügat-i Osmani
10 kuruş değerinde Miftah’ul Kulub
Mirastaki son maddede duralım. Miftah’ul Kulub yani “Kalplerin Anahtarı”, Abdülkadir Geylani’nin 15. göbekten torunu Muhammed Nuri Şemseddin Nakşibendi’nin (1801-1863) yazdığı hâlâ daha basılan ehl-i tariklerin en çok rağbet ettiği, tarikat yoluna girenlere okutulan popüler kitaplardan biri.
Şöyle başlıyor:
“Bu eserin derlenip yazılmasına kalkmaya ve başlamaya sebep olan durum şudur: Hicrî 1259 (M. 1843) yılı rebiülâhir ayında, kendi hücremizde teveccüh halindeydik. Bu hâlde bulunduğumuz sırada; Enbiyanın Sultanı Evliyanın Asfiyanın Müttakilerin Baş Tacı Efendimiz Hazretleri zuhur etti. Allah, ona. salât ve selâm eylesin.
Bu hiçbir şey hükmünde olan kula; ihsan, mürüvvet, lütuf ile şöyle buyurdu:
-Nuri, evlâdım, vakitler bir başka oldu. Âşık, sadık, mana yüzünü görmeyi isteyen ümmetlerim; esenlikle yollarını bulup hoşnutluk yoluna bel bağlayarak vuslat sırrına nail olsunlar.
Sofilerden bazısı da; arada vasıta olmadan takvası üzere giderek, yollarını düzeltmek için özlerine bir kabiliyet gelsin. Zira, bir alay kimseler vardır ki; ehlullah kisvesini giymiş, kemer bağlamış, başına taç giymiş, şeriatıma da itibar etmemiş durumdadır. Geçen hâlinden ve tecellisinden söz ederek; ehlullahın yazdıkları risalelerden ve şiirlerden ezberleyip meclis meclis gezip o hâllerden dem vururlar...”
Mirasında çocuklarına bir Osmanlıca sözlükle birlikte bu kitabı bırakan keresteci Ali Rıza Efendi’nin de ehl-i tarik olduğunu (Kadiri ya da Nakşi) tahmin edebiliriz. Mustafa Kemal ise 1925 yılında bu kitabı okuyanların tekke ve zaviyelerini kapatmıştı. Muhtemelen bu kitap da uzun yıllar yasaklı kitaplar listesinde yer aldı. Bu başlangıcı yüzünden çokça eleştirilen kitabın ancak 1976 yılında Latin harfleriyle basılması bunu gösteriyor. Yine de emin değiliz.
Babasından miras kalan kitap hâlâ kütüphanesinde mi diye merak edip Anıtkabir sitesindeki Atatürk’ün kitapları bölümüne bakarsanız, benim gibi bulamayabilirsiniz. Belki de depodadır.
Ama Vasilis Dimitriadis’in “Bir Evin Hikâyesi” muhakkak kitaplığınızda olmalı. Kitabı okurken, borç içindeki keresteci babasından az bir parayla birlikte bir tasavvuf kitabı miras kalmış, dedesi Mustafa’nın adını taşıyan, iyi bir dinî eğitim almış güçlü bir annenin himayesinde yetişmiş Mustafa Kemal’in şahsında bütün bir 200 yıllık sorunlar, travmalar gözlerinizin önünden geçiyor. Mustafa Kemal, 23 Nisan 1920’de Meclis’i açarken arkasındaki levhada Şûrâ suresinin 38. âyeti asılıydı:
“Ve emruhum şûrâ beynehum”...  
(..İşleri de aralarında şûra iledir;..)
Orada emredildiği gibi işlerimizi hâlâ istişare ile yürütmeye, daha çok konuşmaya, birbirimizi anlamaya ihtiyaç var. Çünkü ortak bir hikâyenin çocuklarıyız...

21 Ocak 2017 Cumartesi

AKP ve MHP Unsurları Tarafından (siparişe uygun olarak) Hazırlanıp Meclise Sunulan "YENİ ANAYASA PAKETİ" Hakkında Açıklama Yapan 99 Cesur Yürek. Gerçek Millet Vekili ve Açıklamaları

Cesur Yürekli (99) E. Milletvekili'nin Açıklaması ve İsimleri
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ ÖNCEKİ ÜYELERİNİN BASIN AÇIKLAMASI
1.     Önceki TBMM üyeleri sıfatıyla göreve başlarken, Anayasa gereği ettiğimiz yemine sadakatimizi, anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine inancımızı ifade etmek üzere bir araya geldik.
2.     Bizler, Anayasanın Başlangıç Kısmında yazılı Türkiye Cumhuriyetinin Kuruluş Felsefesine özüyle ve sözüyle bağlı kişiler olarak; Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ü ve arkadaşlarını saygı ile anıyoruz. Anayasanın Başlangıcında “Kuvvetler Ayrımının Devlet Organları Arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmediği” vurgulanmış, ancak son teklifle yürütmenin üstünlüğü ve hakimiyeti karşısında, Yasama ve Yargı güçsüzleştirilerek, denge ve denetim mekanizması telafisi güç ve hatta imkansız şekilde zarar görmüştür.
3.     Bizler, Anayasanın Birinci Kısmında (1-11 nci maddelerde) Yazılı “Esaslar”ı dikkate alarak bu konuda tereddüt yaratacak her değişikliğe karşıyız.
4.     Bizler, Anayasamızın İkinci Kısmında yazılı "Temel Haklar ve Ödevlerin Yasama – Yürütme – Yargı tarafından dokunulmaz olduğunu", İnsan hakları ihlallerinin insan onuru ile bağdaşmadığını, devletin temel amaç ve görevleri arasında; kişinin temel hak ve özgürlüklerini hukuka aykırı sınırlayan engellerin kaldırılmasını ve kişilerin “iyi yönetişim” haklarının bulunduğunu insan hakkı bakımından ihlallerin endişe verecek şekilde arttığını ve “insan haklarına saygıyı” hatırlatarak “Anayasanın uygulanmasını ve Devletin organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasının gözetilmesini” Devletin başı olan Bağımsız Sayın Cumhurbaşkanına ettiği yeminle hatırlatıyoruz. Düşünce ve Düşünceyi Açıklama Özgürlüğünün sınırlı olduğu OHAL döneminin de tartışma ve karar alma süreçleri ile anayasa değişikliği ilk andan itibaren hep tartışılacaktır. Anayasanın Mali ve Ekonomik Hükümleri arasında yer alan bütçe ve kesin hesapla ilgili maddelerin temel hak ve özgürlüklerden olan “Bütçe Hakkı” nın TBMM’nin yasama yetkisinde olduğunu ve hiçbir kişiye ve kurum veya kuruluşa devredilemeyeceğini hatırlatırız.
5.     Bizler, Anayasa yapım konusundaki bilgi birikimi ve uygulamalarımız dikkate alındığında; “nevi şahsına münhasır anayasa”, “Türk Tipi Anayasa” gibi söylemler ve kişisel arzu ve hevesler yerine, bundan sonraki süreçlerde; (Teklifin 2. Tur oylamasında, Cumhurbaşkanınca onanması veya geri gönderilmesinde, referanduma sunulmasında) aklın, bilimin ve evrensel değerlerin esas alınmasını, özel düzenlemelerden kaçınılmasını talep ediyoruz.
Anayasa Yapma Usul ve Esasları’na uyularak Karar sürecinde; Teklifin leh ve aleyhindeki her türlü düşüncenin, Teklifin getirdiği fırsat ve imkanların, Teklifin doğuracağı risk, tehdit ve tehlikelerin, birer birer sayılmasını ve yazılmasını, sonunda Düzenleyici Etki Analizinin yapılmasını öneriyoruz.
Bizler Anayasanın 3. Kısmında yazılı, Devletin Temel Organları olan Yasama, Yürütme ve Yargı’da kuvvetler ayrımının önemine binaen yapılacak, Anayasal ve Yasal Düzenlemeleri yapma yetkisinin; Anayasal sınırlar içinde TBMM nde olduğunu bilerek, toplumu ve mevzuatı derinden etkileyecek bu düzenlemelerin iyi yönetişim ve Demokrasi Kuralları dairesinde iyi bir hazırlık sürecinden sonra teklifin yetkili organlar önüne getirilmesinin katılımcı ve çoğulcu demokrasinin gereği olduğunu düşünüyoruz. Cumhuriyetimizin kurucu iradesinin anayasamıza vazgeçilmez biçimde yerleştirdiği demokratik parlamenter sistemin güçlendirilerek sürdürülmesi gereğine inanıyoruz.
Denge ve Denetim Konusunda ileri sürülen aleyhteki görüşler dikkate alınmalıdır.
Kuvvetler ayrımının Yasama aleyhine bozulduğu, Yasamanın etkinliğinin ve verimliliğinin azaltıldığı süreçte Yasama Meclisi Üye sayısının arttırılması gereksiz yüktür. Yürütme içindeki Cumhurbaşkanının nitelikleri ve tarafsızlığı ile Görev ve Yetkileri, Sorumluluk ve sorumsuzluğu gibi hükümler açık seçik net olmalı ve tartışılır olmaktan çıkarılmalıdır. Cumhurbaşkanı da olsa, hesap veren, yargılanan, herhangi bir özel imtiyazın tanınmadığı, dokunulmazlık zırhı ile koruma kabul edilemez ve soruşturmanın zorlaştırılması düşünülemez. OHAL Kararını almak, uzatmak Temel Hak ve Özgürlükleri ve onların sınırlandırılmasını içerdiğinden, yürütmenin değil TBMM'nin işi olmalıdır.
6.     Bizler, TBMM'nin “Yargının Bağımsızlığı, Tarafsızlığı, Yansızlığı” ilkeleri konusunda hiçbir tereddüt yaşanmaması gereğini önemle vurguluyoruz. HSK yapısı, hakim ve savcıların atanması, özlük hakları gibi hususlar bağımsız kurullar tarafından düzenlenmelidir. Cumhurbaşkanının yargılanmasına veya Cumhurbaşkanı tarafından açılacak iptal davalarına bakacak Anayasa Mahkemesi Üyelerinin atanmasında Cumhurbaşkanının tek başına karar vermesi endişe duyulacak ve tartışılacak bir husustur.
7.     Bizler, Anayasa Değişikliği ile ilgili olarak istikrarın öncelikle demokrasi, hukuk ve normalleşmede aranması gerektiğine inanıyor, Yüce meclisimizin bunu başaracak güç ve kabiliyette olduğuna inancımızı halkımızın yüce takdirlerine sunuyoruz.
NO
AD-SOYAD
PARTİ
GÖREV
1
ABDÜLLATİF ŞENER
AKP
19. 20. 21. ve 22. Dönem Sivas Miletvekili, MALİYE ESKİ BAKANI, BAŞBAKAN ESKİ YARDIMCISI, GENEL BAŞKAN (TP)
2
EMİN ŞİRİN
AKP
22. Dönem İstanbul Milletvekili, GENEL BAŞKAN (LDP)
3
ERDAL KALKAN
AKP
18. Dönem Edirne, 23. ve 24. Dönem İzmir Milletvekili
4
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR
AKP
20. 21. ve 22. Dönem Bursa Milletvekili, BAŞBAKAN ESKİ YARDIMCISI
5
HALUK ÖZDALGA
AKP
23. ve 24. Dönem Ankara Milletvekili
6
MİRAÇ AKDOĞAN
AKP
20. 21. ve 22. Dönem Malatya Milletvekili
7
YAŞAR YAKIŞ
AKP
22. ve 23. Dönem Düzce Milletvekili DIŞİŞLERİ ESKİ BAKANI
8
BURHAN ORHAN
AKP
21. Dönem Bursa Milletvekili
9
BEYHAN ASLAN
ANAP
21. Dönem Denizli Milletvekili
10
İSMAİL SÜHAN ÖZKAN
ANAP
21. Dönem İstanbul Milletvekili
11
KURTCEBE ALPTEMUÇİN
ANAP
17. ve 18. Dönem Bursa Milletvekili, DIŞİŞLERİ ESKİ BAKANI
12
MEHMET PÜRDELİOĞLU
ANAP
18. Dönem Hatay Milletvekili
13
MURAT BATUR
ANAP
18. Dönem Şanlıurfa Milletvekili
14
NESRİN NAS
ANAP
21. Dönem İstanbul Milletvekili, GENEL BAŞKAN
15
RIFAT DİKER
ANAP
18. Dönem Ankara Milletvekili
16
TINAZ TİTİZ
ANAP
17. Dönem İstanbul 18. Dönem Zonguldak ve 19. Dönem Ankara Milletvekili, KÜLTÜR VE TURİZM ESKİ BAKANI
17
ALİ ARSLAN
CHP
22. ve 23. Dönem Muğla Milletvekili
18
ALİ ÖZGÜNDÜZ
CHP
24. Dönem İstanbul Milletvekili
19
ALİ RIZA GÜLÇİÇEK
CHP
22. Dönem İstanbul Milletvekili
20
ALİ RIZA ÖZTÜRK
CHP
23. ve 24. Dönem Mersin Milletvekili
21
ALİ SARIBAŞ
CHP
24. Dönem Çanakkale Milletvekili
22
ALİ SERİNDAĞ
CHP
24. Dönem Gaziantep Milletvekili
23
ALTAN ÖYMEN
CHP
16. Dönem Ankara, 20. Dönem İstanbul Milletvekili TURİZM ESKİ BAKANI, GENEL BAŞKAN (CHP)
24
AZİMET KÖYLÜOĞLU
CHP
16. ve 19. Dönem Sivas Milletvekili, DEVLET ESKİ BAKANI
25
BERHAN ŞİMŞEK
CHP
22. Dönem İstanbul Milletvekili
26
BEYTİ ARDA
CHP
14. Dönem Kırklareli Milletvekili
27
BİNNAZ TOPRAK
CHP
24. Dönem İstanbul Milletvekili
28
BÜLENT BARATALI
CHP
22. Dönem İzmir Milletvekili
29
CELAL DİNÇER
CHP
24. Dönem İstanbul Milletvekili
30
CEVDET SELVİ
CHP
18. Dönem Eskişehir, 20. Dönem İstanbul, 22. Dönem Eskişehir, 23. Dönem Kocaeli, GENEL BAŞKAN (CHP)
31
ERCAN KARAKAŞ
CHP
19. ve 20. Dönem İstanbul Milletvekili, KÜLTÜR ESKİ BAKANI
32
GÖKHAN GÜNAYDIN
CHP
24. Dönem Ankara Milletvekili
33
GÖNÜL SARAY
CHP
21. Dönem Amasya Milletvekili
34
GÜRYÜZ KETENCİ
CHP
20. ve 22. Dönem İstanbul Milletvekili
35
HALİL ÇULHAOĞLU
CHP
18. ve 19. Dönem İzmir Milletvekili, TURİZM, BAYINDIRLIK VE İSKAN BAKANI
36
HASAN GEMİCİ
CHP
20. ve 21. Dönem Zonguldak Milletvekili, DEVLET ESKİ BAKANI
37
HURŞİT GÜNEŞ
CHP
24. Dönem Kocaeli Milletvekili
38
HÜSEYİN BAYINDIR
CHP
22. Dönem Zonguldak Milletvekili
39
İZZET ÇETİN
CHP
22. Dönem Kocaeli ve 24. Dönem Ankara Milletvekili
40
KEMAL ANADOL
CHP
15. ve 16. Dönem Zonguldak, 18. 22. ve 23. Dönem İzmir Milletvekili
41
KEMAL EKİNCİ
CHP
24. Dönem Bursa Milletvekili
42
MEHMET ALP
CHP
19. Dönem Kars Milletvekili, DEVLET ESKİ BAKANI
43
MEHMET BOZTAŞ
CHP
22. Dönem Aydın Milletvekili
44
MEHMET KERİMOĞLU
CHP
19. Dönem Ankara Milletvekili
45
MURAT KARAYALÇIN
CHP
20. Dönem Samsun Milletvekili, DIŞİŞLERİ ESKİ BAKANI, BAŞBAKAN ESKİ YARDIMCISI, GENEL BAŞKAN (SHP)
46
MUSTAFA KUL
CHP
18. 19. ve 20. Dönem Erzincan Milletvekili, ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK ESKİ BAKANI
47
NADİR SARAÇ
CHP
22. Dönem Zonguldak Milletvekili
48
NİHAD MATKAP
CHP
19. ve 20. Dönem Hatay Milletvekili, ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK ESKİ BAKANI
49
NURİ ÇELİK YAZICIOĞLU
CHP
14. ve 16. Dönem Çankırı Milletvekili
50
ONUR ÖYMEN
CHP
22. ve 23. Dönem Bursa Milletvekili
51
OSMAN KORUTÜRK
CHP
24. Dönem İstanbul Milletvekili
52
ÖNAY ALPAGO
CHP
PARLAMENTO DIŞI DEVLET ESKİ BAKANI
53
RAMİS TOPAL
CHP
24. Dönem Amasya Milletvekili
54
RIDVAN BUDAK
CHP
21. Dönem İstanbul Milletvekili, SENDİKA GENEL BAŞKANI (DİSK)
55
RIZA TÜRMEN
CHP
24. Dönem İzmir Milletvekili
56
SÜHEYL BATUM
CHP
24. Dönem Eskişehir Milletvekili
57
ŞAHİN MENGÜ
CHP
23. Dönem Manisa Milletvekili
58
TİMUÇİN SAVAŞ
CHP
19. Dönem Adana Milletvekili, KÜLTÜR ESKİ BAKANI
59
TURABİ KAYA
CHP
25. ve 26. Dönem Kırklareli Milletvekili
60
ULUÇ GÜRKAN
CHP
19. 20. ve 21. Dönem Ankara Milletvekili
61
VEZİR AKDEMİR
CHP
22. Dönem İzmir Milletvekili
62
YILMAZ KAYA
CHP
22. Dönem İzmir Milletvekili
63
ZÜLFÜ LİVANELİ
CHP
22. Dönem İstanbul Milletvekili
64
AGAH OKTAY GÜNER
DP
16. Dönem Konya, 20. Dönem Ankara ve 21. Dönem Balıkesir Milletvekili, TİCARET VE KÜLTÜR ESKİ BAKANI
65
HÜSAMETTİN CİNDORUK
DP
17. Dönem Samsun ve 19. Dönem Eskişehir Milletvekili, TÜRKİYE CUMHURBAŞKANI ESKİ VEKİLİ, TBMM ESKİ BAŞKANI
66
NAMIK KEMAL ZEYBEK
DP
18. ve 20. Dönem İstanbul Milletvekili, KÜLTÜR ESKİ BAKANI GENEL BAŞKAN (Demokrat Parti)
67
ALİ ARABACI
DSP
21. Dönem Bursa Milletvekili
68
AYDIN TÜMEN
DSP
20. ve 21. Dönem Ankara Milletvekili, DEVLET ESKİ BAKANI
69
AYŞE GÜROCAK
DSP
21. Dönem Ankara Milletvekili
70
FADLI AĞAOĞLU
DSP
21. Dönem İstanbul Milletvekili
71
HASAN METİN
DSP
21. Dönem İzmir Milletvekili
72
İSMET VURSAVUŞ
DSP
21. Dönem Adana Milletvekili
73
MAHMUT ERDİR
DSP
20. ve 21. Dönem Eskişehir Milletvekili, TARIM VE KÖYİŞLERİ ESKİ BAKANI
74
NECDET SARUHAN
DSP
21. Dönem İstanbul Milletvekili
75
NUMAN GÜLTEKİN
DSP
21. Dönem Balıkesir Milletvekili
76
ORHAN OCAK
DSP
21. Dönem Bursa Milletvekili
77
RAMİS SAVAŞ
DSP
21. Dönem Sakarya Milletvekili
78
YEKTA AÇIKGÖZ
DSP
21. Dönem Samsun Milletvekili
79
YÜCEL ERDENER
DSP
21. Dönem İstanbul Milletvekili
80
AYFER YILMAZ
DYP
20. ve 21. Dönem Mersin Milletvekili, DEVLET ESKİ BAKANI
81
UFUK SÖYLEMEZ
DYP
20. ve 21. Dönem İzmir Milletvekili, DEVLET ESKİ BAKANI
82
SAVAŞ ARPACIOĞLU
HP
17. Dönem Amasya Milletvekili
83
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
MHP
21. Dönem DSP 23. Dönem MHP Aydın Milletvekili
84
İBRAHİM YAŞAR DEDELEK
MHP
19. 20. ve 21. Dönem Eskişehir Milletvekili, DEVLET ESKİ BAKANI
85
MEHMET ASLAN
MHP
21. Dönem Ankara Milletvekili
86
MELEK DENLİ KARACA
MHP
21. Dönem Çorum Milletvekili
87
METANET ÇULHAOĞLU
MHP
21. Dönem Adana Milletvekili
88
METİN ERGUN
MHP
21. ve 23. Dönem Muğla Milletvekili
89
MUSTAFA GÜL
MHP
21. Dönem Elazığ Milletvekili
90
NAZİF OKUMUŞ
MHP
21. Dönem İstanbul Milletvekili
91
RECEP TANER
MHP
23. Dönem Aydın Milletvekili
92
SADİ SOMUNCUOĞLU
MHP
16. Dönem Niğde, 20. ve 21. Dönem Niğde Milletvekili, DEVLET ESKİ BAKANI
93
ŞENOL BAL
MHP
23. Dönem İzmir Milletvekili
94
BİROL BÜYÜKÖZTÜRK
MHP
21. Dönem Osmaniye Milletvekili
95
ENİS ÖKSÜZ
MHP
21. Dönem Mersin Milletvekili, ULAŞTIRMA ESKİ BAKANI
96
ERDAL KOYUNCU
SHP
19. Dönem Siirt Milletvekili
97
HASAN KORKMAZCAN
VATAN
14. 15. 19. ve 20. Dönem Denizli Milletvekili, TBMM ESKİ BAŞKAN VEKİLİ, TPB BAŞKANI
98
YAŞAR OKUYAN
VATAN
20. ve 21. Dönem Yalova Milletvekili, GENEL BAŞKAN (DTP) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK ESKİ BAKANI,
99
SAADETTİN TANTAN
YURT
21. Dönem İstanbul Milletvekili, İÇİŞLERİ ESKİ BAKANI, GENEL BAŞKAN (YURT PARTİSİ)